Devamsızlık günlük hayatta zaman zaman duyduğumuz bir kavram. Peki nedir bu absenteeism denilen şey? Bir kişinin uzun süre ortadan kaybolması ya da ölüm tehlikesi geçirmesi nedeniyle, kişinin hayatta olup olmadığına dair herhangi bir veri yoksa, belirli süreler geçtikten sonra ilgililer tarafından mahkemeye başvuru yapılır. Bu başvuruyu takiben bir yargılama yapılacak ve şartlar oluşmuşsa mahkeme kişinin gaipliğine karar verecektir. Devamsızlığı kısaca bu şekilde açıklayabiliriz. Buna ilişkin usul ve esaslar Türk Medeni Kanunu’nun 32. ve 35. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu yazımızda sizlere gaiplik kararı hakkında geniş bir bilgi vermeye çalışacağız. Yazımızın sonunda ise bu konuda mahkemeye talepte bulunabilmek için yazılabilecek örnek bir dilekçeye yer vereceğiz. Dilerseniz bu dilekçe örneğini Pdf ve Word formatında indirebilirsiniz.
Devamsızlık Nedir?
Gaip, sözlük anlamı ile; görünürde olmayan, nerede olduğu bilinmeyen kişi anlamına gelmektedir. Tabi bu kelime hukukta teknik bir terim olarak kullanılmaktadır. Hukuki anlamda ise; mahkeme gaiplik kararı verdiğinde kişi gaip sıfatına sahip olacaktır. Bu kararın verilmesiyle birlikte, bu karar gaip kişi için birçok hukuki sonuç doğuracaktır. Kararın kişinin gaipliği üzerindeki en önemli etkisi, bu kararın kişinin varlığının sona ermesine neden olmasıdır. Bu karar sadece gerçek kişiler için verilebilir. Dolayısıyla tüzel kişiler gaip olamazlar.
Gaipliğin şartlarını kısaca şu şekilde sıralayabiliriz: 1) Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü şartlardan birinin mevcut olması gerekir. Bu şartlar kişinin ölüm tehlikesi içinde kaybolması veya kişiden uzun süre haber alınamamasıdır. 2) Kanunda öngörülen hallerin meydana gelmesinden itibaren belli bir sürenin geçmiş olması gerekir. 3) Kişinin ölümü kuvvetle muhtemel bir olasılık olarak değerlendirilmelidir. 4) Kanun kapsamında ilgili görülen kişiler bu kararın verilmesini talep etmelidir. 5) Mahkeme gaiplik kararı verdiğini belirten bir karar vermelidir.
Hangi Hallerde Gaiplik Kararı Verilebilir?
Bu kararın alınabilmesi için kişinin ya ölüm tehlikesi içinde kaybolmuş olması ya da kendisinden uzun süredir haber alınamıyor olması gerekir. Her tehlikeli olayda kaybolma kişinin gaip ilan edilmesi için yeterli değildir. Kaybolmanın büyük bir ölüm tehlikesi içinde gerçekleşmesi gerekir. Kaybolan kişinin ölümüyle sonuçlanabilecek tehlikeler kanunda belirtilmemiştir. Bu nedenle hakim her somut olaya göre ölüm tehlikesinin olup olmadığını takdir edecektir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolmaya örnek olarak savaşa katılıp tehlikeli bir bölgede kaybolma, denizde batan bir gemide kaybolma, uçak kazasında kaybolma, depremde kaybolma ve yangında kaybolma verilebilir.
Bir diğer durum ise kişiden uzun süre haber alınamamasıdır. Bu durumda kişi genellikle olması gereken yerde değildir. Ayrıca nerede olduğu bilinmemekte ve kendisinden uzun süredir haber alınamamaktadır. Bu durumda özel bir tehlike aranmaz. Sadece kişinin hayatta olup olmadığı şüpheli hale gelmiştir. Burada da yine her somut olaya özgü değerlendirme hâkim tarafından ayrı ayrı yapılacaktır. Örneğin mektup yazma alışkanlığı olmayan bir işçinin çalışmak için Almanya’ya gitmesi ve kendisinden uzun süre haber alınamaması devamsızlık nedeni değildir. Öte yandan yüksek lisans yapmak için Almanya’ya giden ve uzun süredir haber alınamayan bir öğrencinin ailesiyle düzenli olarak görüntülü telefonla görüşmesi devamsızlık sebebi teşkil edecektir.
Kişiden uzun süre haber alınamaması belli nedenlerle açıklanabiliyorsa kişi gaip ilan edilemez. Örneğin eşiyle tartışan bir kadın bulunduğu şehri terk etmiş ve kendisinden uzun süre haber alınamamış olabilir. Burada haber alınamama durumu kişinin kendi iradesi ile gerçekleşmiştir. Kendisiyle iletişime geçilmemesini istemiş ve bu nedenle şehri terk etmiştir. Dolayısıyla bu örnekte olduğu gibi sadece kişiden haber alınamamasına dayanılarak devamsızlık kararı verilemez.
Devamsızlık Süresi Ne Kadardır?
Devamsızlık kararının verilebilmesi için gerekli bir diğer koşul ise belirli bir sürenin geçmiş olmasıdır. Kanun koyucu bu süreyi gaiplik sebebine göre değişecek şekilde belirlemiştir. Bunun nedeni ölüm tehlikesi içinde kaybolma ile uzun süre haber alınamayan kaybolan kişinin ölmüş olma ihtimalinin farklılık göstermesidir. Bu nedenle ölüm tehlikesi içinde kaybolma için öngörülen süre diğer haller için öngörülen süreden daha kısadır. Bu süreler Türk Medeni Kanunu’nun 33. maddesinde belirtilmiştir.
Öncelikle ölüm tehlikesi içinde kaybolma halinde geçmesi gereken süreye bakacak olursak bu süre en az bir yıl olarak ifade edilmiştir. Bu bir yıllık süre asgari olarak çizilmiştir. Dolayısıyla kaybedilen kişinin geri döneceğinden umutlu olanlar daha uzun süre bekleyebilirler. Çünkü bir yıllık sürenin dolmasından sonra ne kadar zaman geçerse geçsin, ilgililer diledikleri zaman gaibin gaipliğine karar verilmesi için mahkemeye başvurabilirler. Bunun için herhangi bir zamanaşımı süresi yoktur. Bir yıllık sürenin hesaplanması, tehlikeyi yaratan olayın meydana gelmesinden veya tehlikeli olayın sona ermesinden itibaren yapılır. Örneğin bir uçak kazası durumunda süre kaza tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Öte yandan, sel gibi gerçekleşmesi ve sona ermesi belli bir süre alacak olaylarda süre sel felaketinin sona ermesinden itibaren işleyecektir.
Kişiden uzun süre haber alınamaması durumunda gaiplik kararı talep edilebilmesi için geçmesi gereken süre en az beş yıldır. Yani kişiden en son haber alındığı tarihin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekmektedir. Ancak bu durumda gaiplik kararı verilebilir. Haberin bizzat kişiden alınmış olması gerekmez. Haber başka kişi ya da kurumlardan da alınabilir. Bu durumda süre şahsen alınan son haber tarihinden itibaren değil, başka yerden alınan son haber tarihinden itibaren işleyecektir.
Gaipliğe Hangi Mahkeme Karar Verir?
Kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için bir diğer koşul da ilgililerin mahkemeye talepte bulunmasıdır. Mahkemenin kendiliğinden harekete geçmesi mümkün değildir. İlgili kişiler, hakları ölüme bağlı olan kişilerdir. Yani kaybolan kişinin gaipliğine karar verilmesi halinde belirli haklara sahip olacak ya da mevcut yükümlülüklerinden kurtulacak kişilerdir. Örneğin; kaybedilen kişinin eşi, atanmış ve yasal mirasçıları, bir taşınmaz üzerinde intifa hakkına sahip olan kişi bu kişiler arasındadır. Ayrıca vasiyet alacaklıları, gaip ile birlikte mirasçı olanlar ve gaip nedeniyle mirasa katılamayanlar da hakları ölüme bağlı olan kişiler arasındadır.
Bahsi geçen kişilerin yetkili ve görevli mahkemeye başvurmaları gerekmektedir. Sonrasında bu çekişmesiz yargı işine ilişkin kapsamlı bir soruşturma mahkeme tarafından re’sen yapılacaktır. Şartların oluşması halinde yetkili ve görevli mahkeme kaybedilen kişinin gaipliğine karar verecektir. Gaiplik durumu bu karardan sonra sonuçlarını doğurmaya başlayacaktır.
Gaiplik kararı için yetkili ve görevli mahkeme neresidir?
Türk Medeni Kanunu’nda gaiplik kararı vermeye yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğu düzenlenmemiştir. Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun genel hükümlerine başvurmak gerekmektedir. Bu kanunda aksine bir düzenleme bulunmaması halinde çekişmesiz yargı işlerinin Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından görüleceği belirtilmiştir. Gaiplik kararı da çekişmesiz yargı işidir. Ayrıca bu konuda genel hükme aykırı bir düzenleme de bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda yetkili mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Yetki konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu, aksine bir düzenleme bulunmadıkça çekişmesiz yargı işlerinde talepte bulunanın veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu belirtmektedir. Türk Medeni Kanunu ise 32. maddesinde özel bir yetki kuralı öngörmüştür. Buna göre gaiplik kararı için yetkili mahkeme kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeridir. Eğer kişi daha önce Türkiye’de hiç ikamet etmemiş ise nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer mahkemesi yetkilidir. Böyle bir kayıt yoksa ana veya babasının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Anne ve baba Türkiye’de ikamet etmiyorsa, bu sorun son çare olarak Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’a göre çözülecektir. Bu kanunun 41. maddesi, kişinin Türkiye’de ikamet etmemesi halinde Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinin, bunun da bulunmaması halinde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinin yetkili olacağını belirtmektedir.
Gaiplik Kararının Süresi Ne Kadardır?
Kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için şartların varlığı ve ilgililerin yetkili ve görevli mahkemeye talepte bulunmuş olmaları yeterli değildir. Bu karar verilmeden önce mahkeme tarafından bir duyuru yapılması gerekir. Bu noktada hakkında gaiplik kararı verilecek kişi ağır hak kayıplarına uğrayacağından ilgililer ve ilgili kişi arasında menfaat dengesi gözetilerek duyuru yapılmakta ve kendisinden haber alınmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle kişinin ilan ile ortaya çıkarılması sağlanmaya çalışılır.
Hâkim, kişinin gelmesi veya bilgisi olanların mahkemeye başvurarak haber vermesi için belli bir süre öngörerek en az iki kez duyuru yapar. Belirlenecek süre hâkimin takdirindedir. Ancak iki ilan arasındaki sürenin en az 6 ay olması gerekir. Hâkim isterse bu süreyi uzatabilir ancak kısaltması mümkün değildir. Bu nedenle kişi ölüm tehlikesi içinde kaybolmuşsa gaiplik kararı verilebilmesi için durumun gerçekleşmesinin üzerinden en az 1,5 yıl geçmiş olması gerektiğini söyleyebiliriz. Eğer kişiden uzun süre haber alınamamışsa bu süre en az 5,5 yıldır. Hakimin gerekli görmesi halinde ikiden fazla duyuru yapabileceği unutulmamalıdır. Bu ilan Resmi Gazete’de, ulusal gazetelerde ve yerel gazetelerde yapılabilir. Bu da duruma göre hâkimin takdirindedir.
İlanın ardından mahkeme ya kişinin gaipliğine karar verecek ya da talebin reddine karar verecektir. Hakkında gaiplik kararı istenen kişi ilan süresi içinde ortaya çıkar veya kendisinden haber alınırsa talebin reddine karar verilir. Aynı şekilde kişinin öldüğünün tespit edilmesi halinde de talep reddedilecektir. Öte yandan bu durumlardan hiçbiri gerçekleşmezse; kişi hakkında gaiplik kararı verilecektir.
Gaiplik Kararı Kaç Yıl Yürürlükte Kalır?
Gaiplik kararının ardından gaip kişi hakkında aynen kişinin ölümü ispatlanmış gibi ölüme bağlı haklar doğar. Bu karar kişinin öldüğünü tespit etmez, ancak kişinin öldüğüne dair adi bir karine oluşturur. Burada ispat yükünün yer değiştirdiğini söyleyebiliriz. Kişinin ölmediğini kanıtlayabilecek biri her zaman ortaya çıkıp bu karineyi çürütebilir. O zamana kadar gaiplik kararı yürürlükte kalmaya devam edecektir.
Ayrıca gaiplik kararının geriye dönük etkisi de vardır. Bu durumun sonuçları kişinin ölüm tehlikesi içinde kaybolduğu veya kendisinden en son haber alındığı zamandan itibaren hüküm ifade edecektir. Kişilik mahkemenin nihai kararı ile sona erecektir. Ancak mahkeme gaiplik kararını on gün içinde ilgili nüfus müdürlüğüne bildirmek ve bu durumu ölüm kütüğüne işlemek zorundadır. Bu prosedür sadece açıklayıcı niteliktedir.
Gaiplik kararı, etkisini kaybedene kadar sonuç doğurmaya devam eder. Bu, gaip kişinin ortaya çıkması veya ölümünün tespit edilmesi yoluyla olabilir. Bu husus kendiliğinden ortaya çıkmaz. Mahkemeye başvuru yapılması gerekir. Mahkemenin bu yönde vereceği karara bağlı olarak gaiplik kararının hükmü ortadan kalkacaktır. Bunun dışında gaiplik kararını sona erdirecek bir durum söz konusu değildir.
Gaiplik kararının miras hukuku açısından sonuçları nelerdir?
Gaiplik kararı ölüme bağlı sonuçlar da doğurduğundan bu kişi için miras yolu açılacaktır. Ancak Medeni Kanun gaiplik durumuna özgü bir takım farklı uygulamalar düzenlemektedir. Burada Türk Medeni Kanunu’nun 584. maddesinde düzenlenen teminat karşılığı teslim ve 585. maddesinde düzenlenen iade hükümleri önemli olacaktır. Gaip kişinin mirasçı konumunda olması halinde uygulama açısından bu kavramların esas alınacağını da belirtmek gerekir. Bu konuda uzman bir miras avukatının desteğini almak faydalı olacaktır.
Teminat karşılığı teslimden maksat, hakkında gaiplik kararı verilen kişinin resmen ölmemiş olması ve bir gün ortaya çıkma ihtimalinin bulunmasıdır. Bu durumda miras paylaşımı hükümsüz olacağından, paylaşılan malların muris olarak bildirilen kişiye iadesi için bir fon oluşturulması amaçlanmaktadır. Gaip olan kişinin gerçekten ölü olduğunun tespiti de burada önem arz etmektedir. Çünkü buna göre miras hakkının doğum tarihi değişecek ve başka hak sahipleri ortaya çıkabilecektir. Bu nedenle teminat karşılığı teslim son derece önemli bir müessesedir.
Teminatın türü ve miktarı kanunda belirtilmemiştir. Bu konuda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır. Ancak hâkim gaip kişinin haklarını korumaya yetecek miktarda teminata karar vermek zorundadır. Teminat belirli bir süre için geçerli olacaktır. Kanun, tarafların menfaat dengesini göz önünde bulundurarak bu amaç için azami ve asgari süreler öngörmektedir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma halinde beş yıl, uzun süreli kaybolma halinde ise on beş yıl olarak belirlenmiştir. Ancak bu süre en fazla kaybedilen kişinin yüz yaşına ulaşmasına kadar belirlenir.
Belirlenen sürenin dolması ile güvence de sona erecektir. Ancak geri verme yükümlülüğü her zaman devam eder. Zira ölenin veya hak sahiplerinin sonradan ortaya çıkması halinde, ölenin mirasını alan kişiler, aldıkları miras paylarını ölen veya hak sahiplerine iade etmekle yükümlüdürler. Ayrıca teminat süresinin sona ermesi ile birlikte mirasçılar kendilerine intikal eden mallar üzerinde sınırsız bir tasarruf hakkına sahip olacaklardır.
Ölüm Karinesi ile Gaiplik Arasındaki Farklar Nelerdir?
Ölüm karinesi, sıradan bir yasal ölüm karinesidir. Bu karine, kesin ölüm tehlikesi içinde kaybolan ve cesedine ulaşılamayan bir kişinin durumunda ortaya çıkacaktır. İlk bakışta gaiplik ile çok benzer bir kurum gibi görünmektedir. Ancak bu iki kurum usul, esas ve sonuçları bakımından oldukça farklıdır. Bu farklılıkları kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:
- Ölüm karinesinde kişinin durumu kesin olarak ölmüş kabul edilir. Oysa gaiplik için kişinin ölmüş olduğuna dair kuvvetli bir ihtimalin varlığı aranır.
- Ölüm karinesinden bahsedebilmek için herhangi bir sürenin geçmiş olması şartı aranmaz. Ancak gaiplikte bu yönde bir karar verilebilmesi için belirli zaman koşulları gerekmektedir.
- Ölüm karinesinde ilgili her kişi ölümün tespiti için dava açabilir ve mahkemenin vereceği karara göre bu husus nüfus kaydına işlenebilir. Ayrıca ilgililer o yerin mülki amirine başvurarak ölüm karinesi nedeniyle kişinin nüfus kütüğündeki ölüm kaydı düşürülebilir. Gaiplikte ise talepte bulunma hakkı sadece hakları ölüme bağlı olanlara tanınmıştır. Yani ölüm karinesi için talepte bulunabilecekler daha geniş bir gruptur.
- Ölüm karinesi, açılacak bir tespit davası ile ya da başvurulacak mülki amirlik kararı ile tesis edilebilir. Öte yandan, gaiplik karinesi sadece bir mahkeme tarafından verilebilir.
- Ölüm karinesi nedeniyle bir kişinin ölümü nüfus siciline işlendiğinde evlilik birliği kendiliğinden sona erecektir. Gaiplik kararında ise böyle bir durum söz konusu değildir. Ancak eşin bu yönde bir talepte bulunması halinde mahkemenin bu yönde vereceği karar neticesinde evlilik birliği sona erecektir.
- Ölüm karinesi durumunda ise bu husus nüfus kütüğüne işlendikten sonra miras açılacak ve kişi ölmüş gibi mal paylaşımı gerçekleşecektir. Gaiplikte ise durum farklıdır. Miras orada da açılacaktır. Ancak farklı olarak teslim ve teminat karşılığı iadeye ilişkin hükümler devreye girecektir.
- Ölüm karinesi halinde sonradan ortaya çıkan kişi sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak paylaşılan malı mirasçılarından geri isteyebilecektir. Gaiplik halinde ise ortaya çıkan kişinin paylaşılan malları geri alması mirasçılara karşı istihkak davası açması ile mümkün olacaktır.
Gaiplik Davası Dilekçe Örneği
Öncelikle belirtmek isteriz ki bu dilekçe örneği sizlere fikir vermesi amacıyla verilmiştir. Her somut olay ayrı ayrı değerlendirileceğinden her olay için hazırlanacak dilekçe de buna göre şekillenecektir. Bu konuda dava açmayı düşünüyorsanız avukat desteği almanız gerekmektedir. Aksi takdirde ciddi hak kayıplarına uğrayabileceğinizi belirtmek isteriz. İşte sizler için hazırladığımız dilekçe örneği:
SİLOPİ ( ) SULH HUKUK MAHKEMESİNE
SANIKLAR :
DAVALILAR :
DAVALI: Davalı Yok
KONU : Devamsızlık kararı için dilekçemizin sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
1 – Müvekkillerimden A…..’ın babası E….. çobanlık yapmaktadır. Koyun sürüsünü her gün düzenli olarak Şırnak ili sınırları içerisinde bulunan Cudi Dağındaki arazilere otlatmaya götürmektedir.
2 – 20/03/2013 tarihinde vatandaş bu amaçla koyunları ile birlikte Cudi Dağı yamaçlarına gitmiştir. Akşam olmasına rağmen köye dönmemiştir. Sürüden sadece birkaç koyun eve dönüş yolunu bulmuştur. Bunun üzerine jandarmaya haber verildi. Jandarmanın yaklaşık bir hafta süren arama çalışmalarına rağmen ne ölü ne de sağ vatandaş bulunamadı.
3 – Bu tarihten sonra müvekkillerimin babasından hiçbir haber alınamamıştır. Müvekkillerimin babasının kaybolmasının üzerinden 5 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bu nedenle işbu davayı açmamız zaruri hale gelmiştir.
YASAL DAYANAKLAR : CMK, TMK ve diğer yasal mevzuat.
HUKUKİDELİLLER : 21.03.2013 ve 26.03.2013 tarihli Silopi Jandarma Komutanlığı tutanakları, bilirkişi, keşif, tanık ve her türlü yasal delil.
SONUÇ VE T ALEP: Belirtilen ve açıklanan nedenlerle müvekkillerimden E…..’nin 5 yılı aşkın süredir kendisinden haber alınamayan babası A…… (T.C. Kimlik No: 3*********4) hakkında kesinleşmiş gaiplik kararının nüfusa tesciline karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim. 25.06.2020
Davacıların Avukatı İMZA