Haksız fiil, mevzuata aykırı olarak bir kişinin varlığına veya malvarlığına zarar veren eylemlerdir. Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmında 49 – 76. maddeler arasında düzenlenmiştir. Haksız fiilin tekrar gündeme gelmesini sağlamak için 4 bölümün varlığı aranmaktadır. Bunlar; hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve illiyet bağıdır. Haksız fiil, borç doğuran bir ilişki türüdür. Fiili işleyen, zarar gören sosyal topluluğa kusur sorumluluğu oranında maddi ve/veya manevi tazminat ödemek zorunda kalabilir. Haksız fiilin önemli bir yansıması tam da burada gerçekleşir. Yazımızda haksız fiil ve sonrasında gelen maddi ve manevi tazminat konusunu ele alacağız.
Haksız Fiilin Bölümleri Nelerdir?
Haksız fiilin 4 bölümü olduğunu kabul etmiştik: yasadışı eylem, kusur, zarar ve nedensel bağlantı. Bu 4 parçanın varlığı olmadan haksız fiilin gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Özetlemek gerekirse; öncelikle hareket yasadışı olmalıdır. Hareket nedeniyle bir zarar meydana gelmelidir. Bununla birlikte, hareketi yapan kişi zarardan dolayı kusurlu olmalıdır. Son olarak, hukuka aykırı hareket ile zarara neden olan sonuç arasında uygulanabilir bir tetikleyici ve etki ilişkisi, yani nedensel bir köprü olmalıdır. Tüm bu unsurların varlığı halinde bir haksız fiilden bahsedilebilir. Şimdi haksız fiil havasını daha yakından incelememize izin verin:
1) Haksız Fiil Yasal Sorumluluğu (Yasadışı Eylem) Nedir?
Haksız fiil hukuki sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için öncelikle fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Yasadışı eylem genellikle yetkili düzende düzenlenen normlara aykırı davranmayı ifade eder. Yasadışı eylem, uygulanabilir bir eylemle gösterilebilir. Bunun yanı sıra, yasa dışı eylemi genellikle kaçınma türü bir alışkanlıkla sergilemek de mümkündür. Bu örneği bir örnek vererek açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Örneğin; belirli durumlarda etkilenen kişiye tedavisini sağlamakla yükümlü olan bir hemşire bu sorumluluğunu yerine getirmezse, yani bundan kaçınırsa ve etkilenen kişi bu örnekten zarar görürse, bunun yasadışı bir eylem olduğundan bahsedebilir ve haksız fiili gerçekleştirebiliriz.
Bununla birlikte, bazı koşullar yasadışı eylemi ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle, bu durumlarda haksız fiilden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu koşulları aşağıdaki gibi sıralayacağız:
- Mağdurun Rızası: Kural olarak, mağdurun failin hukuka aykırı fiiline rıza göstermesi hukuka aykırılığı ortadan kaldıracaktır. Tam da burada, rıza sürecinin geçerliliği büyük önem taşımaktadır. Öyle ki, bazı durumlarda yasa koyucu kişiyi kendisinden bile korumaktadır. Bir örnekle açıklamak gerekirse; işyeri sahibi, bir restoranda sirtaki yapmak isteyen müşterisine izin verebilir. Bu durumda mağdurun rızası meşru bir rızadır. Tabakların kırılması yasadışı bir eylem olarak düşünülmeyecektir. Bunun yanı sıra, bir hastanede sağlık durumu önemli ölçüde kötü olan bir kişi, çektiği acı nedeniyle artık yaşamak istemeyebilir. Bu nedenle, hemşireden tamamen alması gereken ilacı kendisine vermemesini isteyebilir. Bu rıza meşru bir rıza olmamalıdır. Etkilenen kişi bu eylem nedeniyle zarar görürse, hemşirenin yasadışı eyleminin rıza nedeniyle ortadan kalktığını söyleyemeyiz.
- Öncelikle Kamu Düzenlemesine Dayalı Yetki Treni: Bir kişinin başka bir kişiye zarar verdiği eylemin nedeni kamu düzenlemesine dayanıyorsa, eylemin yasadışı olduğu düşünülmemelidir. Örneğin; kesin haciz kararını yerine getiren icra memuru, borçlunun mahalle içindeki taşınır mallarına karşı muhafaza işlemi uygulayabilir. Burada mülkiyet hakkı ihlal edilmekte ve borçlunun eşyalarına zarar verilmektedir. Bununla birlikte, memur bu örneği öncelikle kamu düzenlemesine dayanan bir nedenle başlattığı için, burada herhangi bir yasadışı eylem veya haksız fiilden söz edilemez.
- Bir Yetkilinin Öncelikle Kamusal Olmayan Düzenlemeye Dayalı Olarak Eğitilmesi: Başka bir belirli kişiye zarar veren bir alışkanlık, o belirli kişiye kişisel düzenleme tarafından verilen bir yetkiye dayanarak gerçekleştirilirse, yasadışı bir eylem olmayacaktır. Örneğin; evinizin önündeki arsaya yepyeni bir ev inşa edilmiş olabilir. Buna bağlı olarak evinizin manzarası kapanmış ve malzeme değeri düşmüş olabilir. Eğer bu komşu ev yasalara uygun olarak inşa edilmişse burada herhangi bir hukuka aykırılıktan söz edilemez.
- Haklı Koruma: TBK m. 64/1’de düzenlenmiştir. Meşru müdafaa hali varsa ve bu nedenle tecavüz edenin uğradığı bir zarar söz konusu ise burada hukuka aykırı bir fiilden bahsedilemez. Bu nedenle, bu belirli kişiye karşı bir tazminat bedeli ödenmesi gerekliliği diye bir şey yoktur. Haklı korumanın tekrar gündeme gelebilmesi için, eylemin orantılı olması, meşru müdafaa amacına yönelik olması ve saldırgana karşı yöneltilmiş olması gerekir. Örneğin, eve giren hırsıza karşı biber gazı kullanılması ve bu kişinin gözünde meydana gelen kalıcı hasar, haklı koruma kapsamında değerlendirilecektir.
- Zorunluluk hali: Bir kişi, kendisini ya da başka bir kişiyi kendi şahsına ya da malına gelebilecek bir zarardan ya da doğrudan bir tehlikeden korumak amacıyla 3. bir sosyal topluluğun malına zarar verebilir. Bu durumda, yasadışı bir eylemden söz edilemez. Örneğin; küçük çocuklarını kapıları kilitli ve pencereleri kapalı bir şekilde saatlerce otomobilde bırakan bir aileden bahsedelim. Bu örneği fark eden vatandaş, tüm çabalarına rağmen haneye ulaşamaz. Ayrıca çocuğun havasızlıktan bayılmak üzere olduğunu varsayalım. Bu kişinin çocuğu otomobilden çıkarmak için camı kırması yasadışı bir eylem olarak değerlendirilmeyecektir.
- Kişinin Kendi Eliyle Doğru Eğitimi: Sanat eseri altında düzenlenmiştir. tBK 64/3’te düzenlenmiştir. Bir mülkün güvenliği için, konum ve durum nedeniyle devlet organlarının müdahalesi mümkün olmayacaktır. Bunun yanı sıra, uygunluğun eksikliğini veya uygunluğun kullanımının sorunlu hale gelmesini tetikleyebilecek durumları önlemek için başka bir yol da olmayabilir. Bu durumda, uygunluk sahibinin hakkını korumak için güç kullanması yasadışı bir eylem olarak düşünülmeyecektir.
- Üstün Kamu Merakı: Üstün bir kamu yararı varsa, bir bireyin özel kişiliğinin ihlali yasadışı bir eylem olarak düşünülmeyecektir. Yönetmelik tarafından doğrudan onaylanan belirli kişiye karşı müdahaleler genellikle öncelikle üstün kamu yararına dayanır. Örneğin; hüküm giymiş bir bireyin hapsedilmesi bu kapsamdadır.
- Üstün Kamusal Olmayan Merak: Üstün bir kişisel merakın varlığı halinde, belirli bir kişiye karşı yapılan tecavüzler yasadışı eylemler olarak düşünülmeyecektir. Bu üstün menfaat mağdura, faile veya 3. bir sosyal topluluğa ait olabilir. Örneğin; ölüm tehlikesi altında olan bir kişinin rızası olmaksızın ameliyat edilmesi bu kapsamda değerlendirilecektir.
2) Haksız Fiil Hukuki Sorumluluğunun (Yaralanma) Unsurları Nelerdir?
Haksız fiilin bir diğer unsuru zarardır. Fiilin hukuka aykırı olması yeterli değildir, bu fiil nedeniyle bir zararın meydana gelmiş olması gerekir. Başka herhangi bir durumda, haksız fiilden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Zarar ayrıca maddi veya manevi olabilir. Maddi zarar, bir bireyin iradesi dışında canlı varlıklarında bir azalma olarak ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra, belirli bir kişinin pasif mal varlığındaki bir artış, yani para borcundaki bir artış, maddi zararın kapsamı dahilinde olabilir. Etik zarar ise, belirli bir kişinin kişiliğinde meydana gelen eylemin sonuçlarına atfedilebilecek acı, mücadele ve üzüntüdür. Bu bileşen, haksız fiilden kaynaklanan ve ihlalciye karşı açılabilecek her bir maddi ve manevi tazminatın temelinde yatmaktadır.
Zararın varlığını ve miktarını kanıtlama yükü zarar görenin, yani davacının üzerindedir. Aslında, zararın miktarını bulmak her zaman mümkün değildir. Özellikle kazançtan yoksun bırakma gibi durumlarda, bu miktarı bulmak son derece zordur. Bu gibi durumlarda karar mercii, zararın miktarını öncelikle TBK m. 50/2’ye dayanarak takdir yetkisine göre belirleyecektir. Bunun dışında, zararın içeriği kapsamında haksız fiile ilişkin tamamen farklı 3 noktaya değinmek istiyoruz. Bunları aşağıdaki gibi sıralayacağız:
- Vücut Bütünlüğünün İhlali Halinde Zararın Kapsamı (Bedensel Zarar): Bedensel zarar, haksız fiil nedeniyle mağdurun hem bedensel hem de ruhsal sağlığının bozulmasıdır. Bu bağlamda; kişinin sağlık durumunu iyileştirmek veya daha kötüye gitmesini önlemek için yapılan hastanede yatma vb. masraflar zarar kapsamında değerlendirilecektir. Bunun yanı sıra, TBK md. tBK m. 54/1’de ayrıca, vücut bütünlüğü ihlal edilen kişinin kısmen veya tamamen iş göremez hale gelmesinden doğan zararlar, yani kazanç yoksunluğu ve kişinin bu haksız fiile maruz kalmasaydı kazanabileceği para dikkate alınarak uzun vadede uğranılan kayıp da bu kapsamda değerlendirilir. Meslek hastalığı nedeniyle tazminat talepleri de bu kapsamdadır.
- Ölüm Halinde Tazminatın Kapsamı: Bu konuya ilişkin temel hususlar TBK’nın 53. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, ölüm hemen gerçekleşmemişse, aradaki sürede oluşan zararlar, örneğin hastane masrafları vb. karşı taraftan tahsil edilir. Bunun yanı sıra, cenaze masrafları da zarar veren sosyal topluluk tarafından karşılanacaktır. Bunun yanı sıra, merhumun yakınları, zarar gören sosyal topluluktan mahrum kalacakları kazanç ve bakım faturaları için tazminat talep edebilirler. Bu tazminat türüne ilişkin ayrıntıları “yardımdan yoksun kalma tazminatı” başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.
- Bir Malın Tamamen Kaybı veya Kısmen Zarar Görmesi Durumunda Tazminat
Kapsam: Bu durumda, mülkün değer eksikliği zorluğu ön plana çıkacaktır. Örneğin; otomobil değer eksikliği vakaları tam olarak bu konuyla ilişkilidir. Buradaki zarar, zarar görenin canlı mal varlığında bir azalma şeklinde gerçekleşir. Mülk tamamen tahrip olmuşsa veya tamamen kullanılamaz hale gelmişse veya mülkün onarım bedeli mülkün değerini aşıyorsa; mülk tamamen kaybedilmiş olarak kabul edilir. Bu durumda zarar, mülkün ikamesi için zorunlu olan miktardır. Bununla birlikte, onarılabilir bir durum varsa ve onarım bedeli ürünlerin benzersiz değerini aşmıyorsa, buradaki zarar, onarım bedeli ve ürünlerin yenilenmesi nedeniyle otomobildeki değer eksikliği miktarından oluşur.
3) Haksız Fiil Hukuki Sorumluluğu (Kusur) Durumları Nelerdir?
Genel bir kural olarak haksız fiillerde kusur olması gerektiğinden bahsetmiştik. Haksız fiillerde kesin hukuki sorumluluk halleri kendine özgüdür ve başka bir makalenin konusudur. Kusur, muhtemelen haksız fiil yasal sorumluluğunun durumlarından biridir. Kusur iki şekilde ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, yasadışı sonuca ihtiyaç duymak ve bu yönde davranmaktır. İkincisi; hukuka aykırı sonuca ihtiyaç duymamakla birlikte, hukuka aykırı alışkanlıklardan uzak durmak için iradesini yeterince kullanmamaktır. Kusur iki türlüdür: kasıt ve ihmal. İhmal ise ağır ihmal ve hafif ihmal olarak ikiye ayrılabilir. Bunlara dikkatle bakmak gerekir:
- Kasıt: Kusurun birçok seviyesi arasında en uç olanıdır. Burada fail, hareketinin hukuka aykırı sonuçlarını bilmekte, öngörmekte ve buna rağmen fiili isteyerek gerçekleştirmektedir. Yönetmeliğin ve yaptırımlarının bilinmemesi, bireyi sorumluluktan kurtarmaz. Bu nedenle, tam da burada, failin bilerek ve öngörülebilir şekilde hareket ettiği gerçeği, kasıtlı hesap verebilirlikle sonuçlanacaktır.
- İhmalkarlık Burada, hukuka aykırı sonucun fail tarafından istenmemesi gerekir. Bununla birlikte, bu sonucun meydana gelmesini önlemek amacıyla gerekli irade kanıtlanmamalı ve koşulların ve durumların gerektirdiği özen fail tarafından kanıtlanmamalıdır. İhmal, ağır ve hafif ihmal olarak ikiye ayrılır:
- Ağır İhmal: Burada fail, haksız fiile neden olan alışkanlıklarını ortaya koyarken; gerekli özeni ve her insan tarafından gösterilmesi beklenen bir odaklanmayı göstermeyerek neticenin faili haline gelir.
- Hafif İhmal: Burada, ağır ihmalden farklı olarak, haksız fiil, failin her normal insan gibi davranması gereken durumlarda değil, tedbirli ve ihtiyatlı bir kişinin göstereceği özen ve odaklanmayı göstermemesi nedeniyle meydana gelir.
4) Haksız Fiil Yasal Sorumluluğu (Nedensel Bağlantı) Nedir?
Haksız fiilin son bileşeni, fiil ile zarar arasında uygulanabilir bir nedensel bağlantı kurulmasıdır. Hayatın garip akışı içinde; failin hukuka aykırı fiilinin sonuçlarının, söz konusu zararın sonuçları olduğu kabul edilebilirse, o zaman uygun illiyet bağının var olduğu kabul edilir. Burada önemli olan, failin eylemi nedeniyle ortaya çıkacak sonucu öngörebilmesi değil, objektif olarak değerlendirildiğinde, failin söz konusu zarara neden olabileceğinin hayatın olağan akışına göre kabul edilebilir olmasıdır.
Uygun nedensellik bağının ve ilgili koşulların varlığını kanıtlama sorumluluğu, tazminat talep eden kişiye, yani davacıya aittir. Somut olayda uygulanabilir bir illiyet bağının bulunup bulunmadığına ilişkin irade, karar merciinin takdir yetkisi dahilindedir.
Haksız Fiil İçin Zamanaşımı Süresi Nedir?
Haksız fiil nedeniyle mağdur olan kişi, bu örnekle ilgili açacağı bir dava ile maddi ve/veya manevi tazminat talebinde bulunabilir. Dava açma aşaması için nasıl dava açabileceğinize ilişkin yazımızı değerlendirebilirsiniz. Zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, davaya konu olan hakların eğitimi içerisinde gündeme gelebilir. Kanun koyucu, öncelikle haksız fiile dayalı olarak açılacak tazminat davaları için ayrıca bir zamanaşımı süresi düzenlemiştir. Söz konusu düzenleme Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde kendine yer bulmuştur.
Yönetmelikte yapılan düzenlemeye göre; öncelikle haksız fiile dayalı tazminat davası açma hakkı 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre, zarar görenin zararı ve sorumlu sosyal topluluğu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Her halükarda, bu davayı açma hakkı, söz konusu haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıl içinde sona erer. Haksız fiil, Türk Cezaevi Yönetmeliği uyarınca cezai bir suç olarak düşünülebilir. Haksız fiilin kapsadığı suç için yasal düzenlemede daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörülmüşse, daha uzun olan süre zaman aşımına göre öncelikli olacaktır. Zamanaşımı süresinin dolması halinde, öncelikle haksız fiile dayalı olarak maddi veya manevi tazminat davası açılması mümkün olmayacaktır.
Haksız Fiil Örnekleri Nelerdir?
Haksız fiil örnekleri çoktur. Bu konuda örnek vermekten daha önemli olan, somut olayların haksız fiil havası taşıyıp taşımadığını tespit etmektir. Bunların irade gücü her somut olay için kendi içinde değerlendirilmelidir. Havanın değişkenliğine bağlı olarak, aynı fiil genellikle haksız fiil kapsamında değerlendirilebilir ve genellikle değerlendirilmeyebilir. Örneğin, bir ameliyatta doktor hatası varsa; tüm hava durumu göz önünde bulundurularak bir analiz yapılacak ve bu nedenle durumun haksız fiil teşkil edip etmediği ortaya çıkabilecektir.
Örneğin, bir parça kazası nedeniyle işverenden tazminat talep etmek temel olarak haksız fiile dayanmaktadır. Aslında, böyle bir durumla karşı karşıya kalmanız halinde, profesyonel bir iş kazası avukatından veya iş mevzuatı avukatından yardım almanız gerekir. Bir başka örnek olarak; evliliğin feshi durumunda, kusurlu eşten tazminat talep etmek haksız fiil kapsamında olabilir. Böyle bir durumda, profesyonel bir boşanma avukatından yardım almanızı öneririz. Ek olarak; bir hizmet sağlayıcının haksız rekabet nedeniyle zarara uğramış olması da haksız fiil kapsamına girer.
Site ziyaretçileri kaza tazminat davası, öncelikle haksız fiile dayalı bir dava türü olabilir. Dolandırıcılık suçu, yağma suçu, cinsel saldırı suçu, cinsel istismar suçu, hakaret suçu, mala zarar verme suçu, kasten zarar verme gibi birçok suç türü öncelikle haksız fiil unsuruna dayanmaktadır. Bu nedenle, haksız fiil gerçeği, bu suçlarla ilgili kumaş ve etik tazminat taleplerinin temelinde olabilir. Gördüğünüz gibi, haksız fiil örnekleri sonsuzdur. Bu konuda yüzlerce ve yüzlerce örnek verilebilir.
Öncelikle Haksız Fiile Dayalı Tazminat Davası Nedir?
Tabii, şimdi gelelim haksız fiilin önemli bir yansıması olan tazminat sorununa. Açılacak tazminat davasında, mahkeme tarafından takdir edilecek tazminat miktarında üst sınır, uğranılan zarar kadar olacaktır. Mahkeme tarafından takdir edilecek tazminat miktarının zarar miktarını aşması mümkün değildir. Bununla birlikte, tazminatın zararın altında bir miktar olarak belirlenmesi mümkündür. Tazminat davasının temel amacı, zarar görenin zararını tazmin etmektir. Böyle bir yöntem hakkaniyete uygun olabilir.
Tazminata nasıl karar verileceği Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre, hükmedilecek tazminatın miktarı ve şekli, somut olaya göre karar veren tarafından takdiren belirlenecektir. Tazminat miktarı belirlenirken; bir yandan failin kusur derecesi, diğer yandan somut olayın özellikleri dikkate alınacaktır. Failin kusur derecesinin düşük olması ve olayın özellikleri tazminat miktarında indirim yapılmasına neden olabilir. Bu unsurlar tazminat indiriminin gerekçeleri olarak adlandırılır. Farklı bir ifadeyle, indirim gerekçeleri.
Tazminatın indirilmesine ilişkin açıklamalar iki önemli gruba ayrılır. Bunlar; failin kusur derecesinin etkisi ve TBK’nın 52. maddesinde belirtilen indirim sebepleridir. Failin kusurlu olmasından kasıt, failin haksız fiilin bir unsuru olan kusur başlığı altında bahsedilen kast veya taksir hallerinden biriyle hareket etmesidir. Düzenleme ve adaletin nihai kurallarına uygun olarak, kasten hareket eden bir kişiye verilecek tazminat miktarı ile ihmalkar davranan bir kişiye verilecek tazminat miktarı aynı olmayacaktır. Örneğin, fail kasıtlı olarak hareket etmemiş ancak hafif bir ihmalle hareket etmişse, bu bir indirim nedeni olacaktır. Diğer indirim sebepleri aşağıdaki gibidir:
- Mağdurun Rızası: Mağdurun haksız fiilin ücretine rıza göstermesi, temelde fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran bir nedendir. Bununla birlikte, daha önce de bahsettiğimiz gibi, bazı durumlarda düzenleme bizi kendimizden bile korur ve rızayı geçersiz kılar. Örneğin, beni öldür diyen mağdura karşı failin yükümlülüğü ortadan kalkmaz. Bununla birlikte, failin hukuka aykırı fiili, mağdurun rızasının sınırını aşmış olabilir. Bu durumda da fiilin hukuka aykırılığı ortadan kalkmaz. Örneğin; sirtaki yapılmasına rıza gösteren restoran sahibi bunu yirmi tabakla sınırlandırabilir. Failin bu sınırı aşarak 50 tabağı kırması halinde haksız fiil oluşacaktır. Bununla birlikte, yargılama sırasında, mağdurun rıza gösterdiği göz önünde bulundurularak, kararlaştırılacak tazminat miktarı da düşürülebilir.
- Davacının Eşlik Eden Kusuru: Zarar gören, zararın meydana gelmesinde ya da artmasında masrafsız bir kişiden beklenmeyecek şekilde etkili olabilir. Bu durumda, zarar görenin müşterek kusurundan bahsedilir. Bu da yönetmelikte sayılan bir başka indirim nedenidir. Örneğin; fail, mağdurun cep telefonunun ayarlarıyla oynadıktan ve {donanım} sistemini bozduktan sonra, mağdur sinirlenebilir ve cep telefonunun altına vurabilir ve cep telefonu ekranının kesilmesine neden olabilir. Bu durumda, mağdurun karma kusurundan söz edebiliriz.
- Mağdurun Sorumlu Olduğu Farklı Unsurlar: Zarar görenin kusuru olmasa bile, zarar gören, haksız fiil nedeniyle zarara yol açmış veya zararı artırmışsa, kusursuz hukuki sorumluluğun kendine özgü halleri kapsamında; bu, tazminattan indirim yapılmasına neden olabilir. Örneğin, TBK’nın 66. maddesi işverenin kusursuz hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre işveren, işçinin kendisine verilen işin görülmesi sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Barış’ın Ahmet’in eşyalarından birini kırdığı olayda, Ahmet’in yanında çalışan Cengiz’in de etkisi vardır. Bu durumda, Barış tarafından ödenecek tazminat miktarı belirlenirken, kusursuz hukuki sorumluluğa ilişkin hükümler kıyasen değerlendirilecek ve miktar düşürülecektir.
- Failin Kusurlu Olması: Bu indirim nedeni, tıpkı aşırı ifa güçlüğü veya haklı koruma gibi hukuka aykırı fiili ortadan kaldıran haller gibidir. Bununla birlikte, bu koşullar gibi değil, failin basitçe anlayabileceği farklı olasılıklar vardır. Burada iki durum aranmaktadır. Bunlar; failin kusur derecesinin hafif olması ve fiili gerçekleştirmediği takdirde sıkıntılı bir duruma düşecek olmasıdır. Buna göre, karar tazminat miktarını düzenleyebilir.
Haksız fiil için yetkili mahkeme neresidir?
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 16. maddesi haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkemeyi belirlemektedir. Bu hükme dayanarak, davacı yargı yetkisine karar verme hakkına sahiptir. Davacı, davasını maddede belirtilen yerel mahkemelerden herhangi birinde açabilir. Davanın açılabileceği birçok yerel mahkemeden biri, zarar gören sosyal topluluğun yerleşim yeri mahkemesidir. Diğer yetkili mahkeme ise haksız fiilin işlendiği yer mahkemesidir. Bir diğer yetkili mahkeme, zararın meydana geldiği veya meydana gelme ihtimalinin yüksek olduğu mahkemedir. Bunun yanı sıra, HMK’nın 5. Maddesi uyarınca, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesidir. Davacı, davasını bu mahkemelerden herhangi birinde açabilir.
Bunun dışında, yetki sorunu mahkeme tarafından re’sen düşünülecek bir konu olmamalıdır. Bu nedenle, davanın genellikle yargı yetkisi olmayan bir mahkemede açılması mümkündür. Mahkeme, davalı ön inceleme aşamasında yetkisizlik itirazında bulunmadığı sürece davayı dinlemeye devam edecektir. Davalı tarafından böyle bir itiraz yapılırsa, mahkeme heyeti yetkisizlik kararı verecek ve dosya talep üzerine yetkili mahkemeye gönderilecektir.
Haksız Fiil Davalarında Hangi Mahkeme Görevlidir?
Kural olarak haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davaları hukuk mahkemelerinde görülür. Davanın konusu ve değeri ne olursa olsun, aksine bir düzenleme olmadığı sürece, kişi ve mal varlığına ilişkin davalar Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Farklı bir ifadeyle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin çoğunlukla haksız fiiller için yetkili mahkeme olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, yönetmelik maddesinde bahsedilen karşıt kuralların çeşitliliği biraz fazladır. Haksız fiil geniş bir konu olduğundan, somut olaydaki uyuşmazlığa bağlı olarak, davanın İş Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi, Asliye Sanayi Mahkemesi ve özel yetkili birçok farklı mahkemede görülmesi gerekebilir.
Sonuç olarak, haksız fiil konusunda yalnızca bu mahkemenin yetkili olduğunu söyleyebileceğimiz bir seviyede olmadığımızı söyleyebiliriz. Uyuşmazlığın içeriğine, koşullarına ve durumlarına bağlı olarak, davayı açmanız gereken yetkili mahkeme değişecektir. Bunun dışında, yetki sorunu mahkeme tarafından resen fark edilecek bir konudur. Bu nedenle, davanın yetkisiz bir mahkemede açılması halinde, olayların talebi ne olursa olsun, mahkeme rutin olarak yetkisizlik kararı verecektir. Olaylar talep ederse, dosya yetkili mahkemeye gönderilecektir. Bununla birlikte, bu sizin için para ve zaman kaybına neden olabilir. Bu nedenle dava sürecini profesyonel bir avukat ile yürütmeniz her açıdan sizin lehinize olacaktır.