Yeni yasa, geç ödenen bir borca uygulanacak temerrüt faizinin zararı karşılamadığı durumlarda fazla tazminat ödenmesini öngörmektedir. Ülkemizdeki yüksek enflasyon ve döviz kurundaki olağandışı değişimler, geç ifa edilen alacakların, alacak davası sonrasında temerrüt faizi ile tazmin edilse bile alacaklının zararını karşılamaya yetmeyeceği anlamına gelebilir. Borç zamanında ödenmiş olsaydı para daha değerli olacaktı. Ancak borcun geç ödenmesi, varlıkların değer kaybetmesine ve başka yatırımlar için kullanılamamasına neden olabilir. Yasal faizler işletilse ya da alacaklar miktar olarak artsa bile zaman içinde alacaklının varlığının değerinin düşmesi daha fazla mali kayba uğramasına neden olur. Bugün alınan paranın birim değeri daha fazla alsak bile daha düşüktür.
Tasfiye edilen tazminatlar hakkında sıkça sorulan sorulara bazı cevaplar.
Munzam Zarar (Tazminat) nedir?
Munzam kelime anlamı olarak eklemek demektir. Tasfiye edilen zarar, kelime anlamına göre, alacaklının ifa etmemesi nedeniyle uğradığı asıl zarara eklenen zarardır. Yeni kanunda bu kurum “aşırı zarar” terimi kullanılarak daha açık ve spesifik bir şekilde tanımlanmıştır.
Ek zararın niteliği nedir?
Borçlu temerrüde düşerse – yani ifada gecikirse – kanun zaten temerrüt faizini belirlemiştir. Yukarıda belirtildiği gibi, temerrüt faizi gerçek kayıpları veya gelirleri telafi etmek için yeterli değildir. Zararların temerrüt faizini aşması durumunda, ek zararların tazmini için bir dava açılabilir. Bu tazminat talebi temerrüt faizi gibi ana borçla ilgili değildir. Bu tamamen ayrı bir tazminat talebidir.
Munzam zararın tazmin şartları nelerdir?
Para borçları söz konusu olduğunda, bu davalarda fahiş tazminat talebinde bulunulabilmesi için borçlunun anaparayı ödememiş olması gerekir. Para borçları herhangi bir kaynaktan elde edilebilir. Borç haksız fiil, haksız servet ya da sözleşmeden kaynaklanabilir. Dikkate alınması gereken tek husus ön koşul değildir.
- Zarar, temerrüt faizinin telafi edemeyeceği şekilde olmalıdır. Bu bağlamda, söz konusu davadaki temerrüt faizinin yasal orandan farklı olması önemli değildir. Aşırı zarar, borcun uygulanmış olan temerrüt faizini aşan kısmıdır.
- Alacaklının temerrüdü ile aşırı zararın gerçekleşmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Diğer bir deyişle, borçlunun temerrüdü ile aşırı zararın gerçekleşmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
- Kesinlik, kanun hükmünde belirtildiği üzere, borçlunun temerrüdün kendi kusuru olmadığını ispat etmesine izin verilmez. Borçlunun gecikmeden sorumlu olmaması halinde tasfiye edilmiş zarardan bahsedilemez. Tasfiye edilen zararlar kusura dayalı tazminat talepleridir.
Yüksek enflasyon tasfiye edilmiş zarara neden olur mu?
Enflasyon, paranın satın alma gücünü azaltan bir iktisadi süreçtir. Alacaklının alacağını vadesinden sonra tahsil etmesi, borcun zamanında ödenmesi halinde elde edeceği kazanca kıyasla eline geçen para miktarının azalmasına neden olabilir. Alacağı ilave para ve faizle tahsil etmek parayı daha değerli hale getirmez. Bu durumda temerrüt faizi ile birlikte tahsil edilen alacaklar gerçek zararı karşılamıyorsa aşırı zarar oluşabilir.
Enflasyondan kaynaklanan zararlar için dava açılabilir mi?
Alacak tahsil edilinceye kadar satın alma gücünde meydana gelen değişikliklerden alacaklı sorumludur. Ancak borçlu temerrüde düştüğünde aradaki değer farkını ödemek borçlunun sorumluluğunda olacaktır. Enflasyon tek başına aşkın zararın tespiti için yeterli olmayabilir. Bu tartışmalı bir konudur. Doktrin ve Yargıtay, yakın zamana kadar, enflasyonun neden olduğu zararların alacaklı için somut bir zarara da yol açtığının kanıtlanması gerektiğine hükmetmekteydi. Bu durumda alacaklının, enflasyonun kendisini ek bir zarara uğrattığını ve alacağı zamanında tahsil edilmiş olsaydı malvarlığını artıracak adımlar atabileceğini kanıtlaması ve somutlaştırması gerekiyordu. Yargıtay yakın zamanda bireysel bir talebe cevaben içtihadından vazgeçmiştir. Bu karar Anayasa Mahkemesi’nin kararına dayanmaktadır. Mevcut durumda, yüksek enflasyon oranlarının iyi bilinmesi yeterlidir ve alacaklının zararın nasıl oluştuğunu kanıtlaması gerekmez. Ülkemizdeki mevcut koşullar göz önüne alındığında en iyi çözüm budur.
Döviz kurundaki değişim fazla zarara neden olabilir mi?
Döviz kurlarındaki bir değişiklik, Türk Lirası cinsinden ödenmesi gereken tutarı etkileyeceğinden, yabancı para borçlarında aşırı zarara neden olabilir. Ancak nadir durumlarda bu durum söz konusu olabilir. Türk Lirası değer kazanırsa, alacaklının yabancı para cinsinden aldığı tutar da artar. Bu nedenle aşırı zararlar için tazminat talep edilemez. Ancak, döviz kuru değişikliği alacaklının zararını temerrüt faizleri ile karşılamayacak şekilde ise, aşırı zarar söz konusu olabilir.
Tasfiye edilen zararlar için başka hangi taleplerde bulunulabilir?
- Alacaklı, alacağını zamanında tahsil etmiş olsaydı kâr getirici bir yatırım yapmış olacağını ispat edebilirse, mahrum kalınan kârlar aşırı zarar olarak değerlendirilebilir.
- Temerrüt nedeniyle alacaklı ile kendi alacaklısı arasında var olan hukuki ilişki zararı olumsuz etkileyebilir.
- Alacaklının temerrüde düşen alacağını tahsil etmek için yaptığı masraflar aşkın zarar kategorisine girer.
- Borçlunun ödemediği paranın yerine başka kaynaklardan para temin etmek için yapılan masraflar da aşkın zarar olarak kabul edilir.
Aşırı zarar davasının esasları nelerdir?
Alacaklılar dava açmadan önce ek tazminat talebinde bulunmalıdır. Asıl hakim davanın munzam zarar olduğunu bilse dahi bu yönde bir karar veremez. Bu alacak yukarıda da belirtildiği gibi asıl alacaktan bağımsız olarak mevcuttur. Munzam zararın tazmini talebi, icra takibi başlatılmış veya dava açılmış olsa dahi, asıl davadan ayrı olarak veya asıl dava ile birlikte açılabilir.
Ek tazminat davalarında görevli mahkeme neresidir?
Tasfiye edilen tazminata ilişkin kanunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, tasfiye edilen tazminat için görevli mahkeme genel yetki kurallarına göre belirlenir.
Tasfiye edilen zararlar için zamanaşımı süresi nedir?
Kanun özel bir sınırlama belirtmediğinden, genel 10 yıllık zamanaşımı süresi bu durumda da geçerlidir. Tartışmalı olmakla birlikte, zamanaşımı süresinin borçlunun temerrüde düşmesiyle başlatılması daha doğrudur.
Ek Zararlara İlişkin Yargıtay Kararı
Anayasa Mahkemesi’nin 21.12.2017 tarih ve 2014/2267 sayılı kararına konu olayda, başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşılmıştır. Bu durum başvurucuya kişisel ve olağanüstü bir yük getirmiştir. Ancak ilk derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını da kanıtlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil denge 2014/2267 ve 2017 sayılı davalarda başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında değer kaybetmiş bir tutarda ödendiğinin açık olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle, İlk Derece Mahkemeleri tarafından başvurucunun da zarara uğradığını ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorum nedeniyle, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında adil ve dengeli bir dengenin ne olması gerektiği konusunda bir değerlendirme yapılmıştır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2021/859K. 2021/967E.
Geçit hakkı nedir? hakkındaki yazımızı da okuyabilirsiniz.