Zilyetlik, bir nesne üzerinde kesin hakimiyet türü içinde kurulan ilişkiyi ifade eder. Farklı bir ifadeyle, zilyetlik bir mülkün kullanılması ve el altında tutulması anlamına gelir. Günlük hayatta, sahip olma ve zilyetlik fikirleri birbiriyle karıştırılmaktadır. Bununla birlikte, bu ikisi tamamen farklı fikirlerdir. Mülkiyet bir hakka atıfta bulunurken, zilyetlik kesin bir durumu belirtmek için kullanılır. Sahip olunan mülk ile mülk sahibi birey arasında kesin bir bağ kurulur. Mülkiyette ise mülk ile ona sahip olan kişi arasında yetkili bir bağ kurulur. Zilyetlikten söz edebilmek için, kesin egemenliğin yanı sıra zilyetliğe de ihtiyaç vardır. Bu metnin konusu bu zilyetlik fikri olabilir.
Sahiplik nedir?
Zilyetlik, mülk ile zilyetlik bağı kuran kişiyi ifade eder. Zilyetlik gibi değil, zilyetliğin kesin bir durumu ifade ettiğinden bahsetmiştik. Bu nedenle, bu belirli durum birçok farklı yöntemle gerçekleşebilir. Taşınır ve taşınmaz mallarda, doğası gereği, o mülkün sahibi normalde ayrıca zilyettir. Bunun dışında, mal sahibi taşınmaz mülkü bir kira sözleşmesi kapsamında farklı bir kişiye kiralamış olabilir. Bu durumda, zilyet kiracı olacaktır. Buradaki zilyetlik durumu, kiracı evi terk edene kadar veya kiracı tahliye edilene kadar devam edecektir. Aynı şekilde, bir nesne üzerinde intifa haklarına karşılık gelen irtifak haklarına sahip olan kişiler, nesneyi kendi yönetimleri altında tuttukları sürece o mülkün zilyedidirler.
Zilyetlik konusuna başka bir örnek vermek gerekirse; Örneğin, belirli bir miktar mülke sahip olan babanın vefat ettiğini gösterelim. Tam burada, mirasçılar, miras paylaşımı ve değiştirme prosedürleri olmaksızın bu eşyalar üzerinde zilyetlik hakkına sahip değildir. Bununla birlikte, mülkiyet mirasçılar tarafından yaşayacaktır.
Bunun dışında, zilyetliğin esasen yasal yollarla tesis edilmesi gerekmez. Zilyetlik yalnızca kesin bir durumu ifade ettiğinden, herhangi bir şekilde tespit edilmesi mümkündür. Örneğin, hırsızlık suçunu ele alalım. Burada, hırsız yasadışı bir şekilde bazı mülkleri ele geçirmiştir. Hırsızın bu eşyalar üzerinde bir hakkı yoktur, ancak şu anda bu eşyalara sahiptir. Aynı şekilde, dolandırıcılık suçunun faili de belirli eşyalar üzerinde haksız bir hakimiyet kurar. Bu şekilde, taşınır ve taşınmaz malların haksız bir fiille elde edilmesi zilyetliğin oluşumunu durdurmaz. Bu nedenle, burada suçun failleri söz konusu mallara zilyet olabilirler.
Zilyetliğin Özellikleri Nelerdir?
Zilyetlikle ilgili olarak akla 4 temel özellik gelmektedir. Bunları listeleyelim ve genel olarak ifadelere bakalım:
- Aleniyet ve Karine İşlemi: Aleniyet, taşınmazlar için tapu sicili tarafından sağlanır. Taşınırlar için aleniyet, zilyetlik fikri ile sağlanır. Bu nedenle, bir taşınırı elinde bulunduran kişi, o mülkün sahibi olarak kabul edilir. Bu durum yalnızca bir karine teşkil eder. Bu nedenle, başka herhangi bir durumda her zaman söyleme ve gösterme potansiyeli vardır.
- Edinme İşlemi: Burada zilyetlik tarafından gerçekleştirilen konum iki nokta açısından önemlidir. İlk olarak, tapuda malik olarak görünen ve hiçbir hakkı bulunmayan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini on yıl süreyle ve dava açmaksızın ve iyi niyetli olarak sürdürürse, bu duruma itiraz edilemez. Farklı bir ifade ile bu konuda tapu iptal davası açılamaz. Bunun yanı sıra, bir taşınmazı yirmi yıl süreyle zilyetliğinde bulunduran ve tapu sicilinde herhangi bir tescili bulunmayan, dava açmayan ve kesintisiz olarak zilyetliğini sürdüren bir kişi, bu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının tapu siciline tescilini talep edebilir. Aynı koşullar altında, zilyet ayrıca, tapu sicilinden malikine karar verilemeyen veya yirmi yıl önce gaip olduğu ilan edilen bir kişinin adına kayıtlı taşınmaz için tapu sicilinde zilyetliğin uygunluğunun tescilini talep edebilir. İkinci olarak, başka bir kişinin taşınır malını 5 yıl boyunca, dava açmaksızın ve kesintisiz olarak, iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran bir kişi, zamanaşımı yoluyla bu taşınır malın maliki olacaktır.
- Güvenlik Operasyonu: Türk Medeni Kanunu, alacaklının borç ilişkisiyle bağlantılı bir mal üzerinde zilyet olması halinde, alacaklının bu mal üzerinde hapis hakkı tesis edebileceğini düzenlemektedir. Zilyetlik altına alınan mal, taşınır eşya veya kıymetli evrak da olabilir. Alacaklı, hapis cezasını yalnızca borç ödenene kadar uygulayabilir. Burada iki temel nokta vardır. Öncelikle, ödenmesi gereken bir borç olmalıdır. Bunun yanı sıra, zilyetlik altındaki mülkün bu borçla ilişkili olması gerekir.
- Barış ve Huzuru Garanti Etme Operasyonu: Bu işlem kesinlikle aleniyet ve karine özelliklerinin bir uzantısıdır. Hiç kimse bir başkasının zilyetliği altında bulunan bir malı, üzerinde hakkı olduğunu iddia ederek zilyetten zorla alamaz.
Zilyetliğin Çeşitleri Nelerdir?
Zilyetlik, birçok açıdan tamamen farklı sınıflandırmalara konu olacaktır. Öncelikle hakka dayalı zilyetlik – Öncelikle hakka dayanmayan (Haksız) zilyetlik ve Asli zilyetlik – Nispi zilyetlik, geniş bir açıklama alanı gerektirdiğinden aşağıda ayrı başlıklar altında değerlendirilebilir. Bu 2 sınıflandırma dışında kalan 5 ayrımı aşağıdaki gibi sıralayacağız:
- Eğik Zilyetlik – Doğrudan Zilyetlik: Bir nesne üzerinde kesin yönetimi doğrudan sürdüren bir kişi doğrudan zilyettir. Yine, ürünler üzerindeki kesin yönetimini başka bir kişi aracılığıyla sürdüren kişi ise eğik zilyettir. Örneğin, endüstriyel taksisini çalışması için bir sürücüye kiralayan mal sahibi dolaylı zilyettir. Bunun yanı sıra, itici güç doğrudan zilyet olabilir.
- Tek Zilyetlik – Müşterek Zilyetlik: Eğer sadece bir kişi zilyet ise, tek zilyetlikten bahsedilir. Bunun yanı sıra, eğer birkaç kişi zilyet ise, müşterek zilyetlik olarak bilinir. Müşterek zilyetlik, müşterek zilyetlik ve müşterek zilyetlik olarak ikiye ayrılır. Maliklerin her biri diğerlerinden bağımsız hareket edebiliyorsa müşterek zilyetlikten bahsedilir. Birlikte hareket etmeleri gerekiyorsa, o zaman müşterek zilyetlikten söz ederiz. Örneğin, bir finans kurumundaki güvenli para yatırma alanı yalnızca iki kişinin anahtarlarının birleştirilmesiyle açılabiliyorsa, o zaman müşterek zilyetlikten söz ederiz. Yine, her bir anahtar birbirinden bağımsız olarak kasayı açabiliyorsa, o zaman müşterek zilyetlikten bahsedilir. Mirasçılar, müteveffanın vefatının ardından düzenlenen mirasçılık belgelerinde belirtilen ürünlere müştereken sahip olurlar.
- Eşyada Zilyetlik – Haklarda Zilyetlik: Kural olarak, zilyetlik yalnızca eşyalar üzerinde tesis edilebilir. İstisnai olarak, zilyetlik ayrıca haklar üzerinde de ortaya çıkabilir. Bir binanın duvarında tanıtım yapma hakkı varsa bu durum söz konusu olabilir.
- Yediemin Olarak Zilyetlik: Mal sahibinin veya onaylı danışmanın rızası ile zilyet olan kişiye bu yüksek nitelik atfedilir. Örneğin, bir çamaşır makinesi sahibi tarafından tamir edilmek üzere bir tamirciye bırakıldığında, tamirci artık bu mülke yediemin olarak sahiptir.
- Başkaları İçin Zilyetlik – Kendisi İçin Zilyetlik: Kural olarak, zilyet bu davayı kendisi için açar. Başkası için zilyetlikte, zilyetlik başka bir kişi içindir. Örneğin, seyahate çıkan kişi çiçeğini sulaması için komşusuna bırakırsa, başkası için zilyetlik söz konusu olabilir.
İnançlı Zilyetlik Nedir?
Asıl Zilyet ile İnançlı Zilyet arasındaki mükemmellik, zilyetlik türlerine konu olabilir. Bu konuyu daha geniş bir incelemeye tabi tutmak amacıyla ayrı bir başlık altında ele alacağız:
- Asıl Zilyetlik – İnançlı Zilyetlik: Sahip olunan mülk, sınırlı bir fiili hak veya özel bir hak yaratmak veya kullanmak amacıyla farklı bir kişiye de teslim edilebilir. Bu durumda, her bir birey zilyet konumundadır. Ürünlerin maliki ilk zilyet, ürünlerin teslim edildiği kişi ise ikincil zilyettir. Taşınır bir mala kazara zilyet olan kişi, malı kendisinden iyi niyetle edindiği kişinin zilyetlik karinesine dayanabilir. Taşınır üzerinde sınırlı bir fiili hak veya özel hak iddia eden zilyet tarafından iddia edilen uygunluğun varlığı karine olarak kabul edilir. Bununla birlikte, ikincil zilyet bu karineyi taşınırı kendisine veren kişiye karşı ileri süremez. Birçok açıdan, inançlı zilyetler de ürünler üzerinde asli zilyetlerle aynı güvenlik yetkilerine sahiptir. İnançlı zilyetler, zilyetliği korumak için güç kullanma ve tecavüzü durdurmak için ölçülü güç kullanma yetkisine sahiptir. Bunların yetersiz kaldığı durumlarda, ikincil zilyetler ayrıca zilyetliği korumak için yetkili muamelelere başvurabilirler. Mülkiyetin zamanaşımı yoluyla kazanılması, yalnızca mal sahibinin kapasitesi dahilinde zilyetlik durumunda meşrudur. Bu nedenle, asıl ve ikincil zilyet arasındaki mükemmellik bu açıdan önemlidir.
Haksız Zilyetlik Nedir?
Zilyetlik türlerindeki bir diğer ayrım, öncelikle Uygun – Uygun olmayan (Haksız) zilyetliğe dayalı zilyetlik sınıflandırmasıdır. Burada da yine geniş kapsamlı bir inceleme yapabilmek amacıyla ayrı bir başlık altında incelemeyi tercih ettik:
- Öncelikle Usule Uygun Zilyetlik – Öncelikle Usule Uygun Olmayan Zilyetlik (Haksız) Zilyetlik: Zilyet olan kişi normalde öncelikle bir hakka dayanır. Uygun olmayan zilyetlik olağanüstüdür. Burada dayanılan uygunluk normalde zilyetliğin uygunluğudur. Kira, rehin ve konsinye gibi durumlarda, zilyet bir hakka dayanır. Öte yandan, haksız zilyetlik öncelikle herhangi bir hakka dayanmaz. Örneğin, bir hırsız çaldığı mala haksız olarak zilyettir. Aynı şekilde, bir taşınmazı haksız olarak zilyet sıfatıyla işgal eden kişi de haksız zilyettir. Bu bağlamda, ecrimisil, yani haksız işgal tazminatı da bu kişiden talep edilebilir. Birey, zilyetliği altındaki mülkün öncelikle herhangi bir hakka dayanmadığını bilmiyor olabilir. Bu durumda, iyi niyetli bir haksız zilyetten bahsedilir. Aynı şekilde, zilyedin bu durumu bilmesi gerekmiyorsa veya zilyet bunu bilebilecek durumda değilse, iyi niyetli haksız zilyet fikrinden bahsedilir. Bu fikir, zilyedin iade yükümlülüğünün kapsamının belirlenmesinde önemli olabilir. Ürünleri varsayılan hakkına uygun olarak kullanan veya bunlardan yararlanan iyi niyetli haksız zilyet, ürünleri iade etmekle yükümlü olduğu kişiye herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir. Aynı şekilde, malın iradesine aykırı olarak kaybolmasından veya zarar görmesinden de sorumlu değildir. İyi niyetli haksız zilyet, malı iade etmek zorunda olduğu kişiden mal için yaptığı gerekli ve yardımcı faturalar için tazminat talep edebilir. Haksız zilyet, bu tazminat talebi yerine getirilene kadar malları iade etme yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınabilir. Kötü niyetli haksız zilyet, hak sahibini mağdur ettiği ölçüde zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Zilyetlik Nasıl Kazanılır?
Zilyetlik 4 alternatif yolla kazanılacaktır. Bunları listelemek ve kısaca açıklamak gerekli olsa da, bunlar aşağıdaki gibidir:
- Benzersiz Edinim: Burada, zilyetliğin kazanılması durumunda, bir bireyin tek taraflı irade göstererek ürünler üzerinde kesin hakimiyet kurması söz konusudur. Bu aşamada, başka bir kişinin rızasının olup olmaması önemli değildir. O mala daha önce de sahip olunmuş olabilir. Bunun da ayrıca bir önemi yoktur. Bu tür bir edinimin en yaygın türü, doğadaki sahipsiz maddelere hükmetmektir. Dağlarda kekik biriktirmek ve sahipsiz koyunlara sahip olmak bunlara örnektir. Önceki zilyedin kesin hakimiyeti, önceki zilyedin kesin hakimiyetini tanımayarak elde edilebilir. Hırsızlık bunun bir örneğidir.
- Değiştirme yoluyla edinme: Burada, önceden var olan bir zilyetlik ilişkisi ve bu ilişkinin zilyedin ihtiyacı ile farklı bir kişiye geçmesi söz konusudur. Örneğin, bir malın satılması ve zilyetliğin başka bir kişiye geçmesi bunun bir örneğidir. Zilyetliğin el değiştirmesi, zilyetliğin zamanaşımı ile kazanılması kapsamında sorgulanabilir. Zilyetliğin el değiştirmesi, önceki zilyedin ihtiyacı veya bir mahkeme kararı ile de gerçekleşebilir. Örneğin, bir vesayet davasında atanan vasinin mülk içindeki mülkü yönetirken kurduğu zilyetlik ilişkisi bunun bir örneğidir.
- Proje yoluyla edinim: Burada, mevcut zilyet mülk üzerindeki zilyetliğini sürdürür. Bununla birlikte, kişisel iradesi ile birlikte başka bir kişi adına yepyeni bir zilyetlik ilişkisi kurulur. Bu süreç, tek başına zilyetliğin müşterek zilyetliğe dönüştürülmesi veya kolay zilyetliğin kademeli zilyetliğe dönüştürülmesi şeklinde de olabilir. Örneğin, kiralanan mülkün bir kira sözleşmesi kapsamında kiracıya verilmesi bu kapsamda bir edinim türüdür.
- Miras yoluyla edinim: Bu edinim şekli diğerlerinden tamamen farklıdır. Zira burada zilyedin ihtiyacı ve kesin hakimiyet unsuru aranmaz. Murisin ölümünden sonra mallar mirasçılara intikal etmese bile mirasçılar bu mallar üzerinde miras yoluyla zilyetlik kazanacaklardır.
Kaybedilen Mal Nedir?
Bu fikir, zilyetliğin el değiştirmesi için esastır. Zilyetliğin el değiştirmesi ayrıca arz veya vazgeçilen arz türünde de olabilir. Arz ile intikal, intikal yoluyla devreden ve devralanın mevcudiyeti türünde de olabilir veya mevcut olmayan zilyet arasında bu şekilde geçiş yapma potansiyeli vardır. Tedarik, faktörün kendisinin verilmesi türünde veya faktörü temsil eden bir şeyin verilmesi türünde gerçekleşebilir. Örneğin, kiralanan bir evin önemli bir şeyinin kiracıya verilmesi bu duruma bir örnektir. Arz ile zilyetlik değişimi sertifikalı bir danışman aracılığıyla yapılabilir.
Peki, vazgeçilen arz nasıl olur? Burada, ürünler üzerindeki kesin yönetimin el değiştirmesi söz konusu değildir. Zilyetliği devredenin ürünler üzerindeki kesin hâkimiyeti devam eder. Örneğin evini satan kişi o evde kiracı olarak oturmaya devam eder. Kaybedilmiş tedarikte, zilyetliğin el değiştirmesinin konusu ve ürünlerin neden önceki zilyedin kesin yönetimi altında kaldığının gerekçesi birbirinden bağımsız olmalıdır. Örneğin, konutu veren kişi, konut üzerindeki hapis hakkından yararlanıyor ve parasını alamadığı için konutta oturmaya devam ediyorsa; bu durum, karşılıksız kazandırma olarak düşünülemez.
Zilyetlikten vazgeçme durumunda, zilyetliği ele geçiren 3. kişilerin zarar görmesini engellemek amacıyla bildirim yükümlülüğü getirilir. Bu şekilde 3. bir kişiye geçilmesi durumunda, bu dava ancak zilyetliği devam eden ve devralacak olan kişiye bildirimde bulunulduktan sonra yürürlüğe girecek ve sonuçlanacaktır.
Zilyetlik Davaları Nelerdir?
Zilyetliği iktidarın tecavüzüne karşı korumak her zaman mümkün olmayabilir. Bu aşamada dava açılması gündeme gelecektir. Eğer zilyet olan kişi mülkü idaresi altından almış ve anında geri alamamışsa; o mülkün artık yepyeni bir zilyedi vardır. Bu nedenle, mülk ancak bir dava yoluyla geri alınabilir ve haksız eylemle ilgili tazminat talepleri tam burada gündeme gelecektir. Burada dava açma yetkisi taşınmazlar bakımından tapuda kayıtlı olanlara tanınmıştır. Taşınırlar söz konusu olduğunda, zilyet olan herkes, yetkili merakı olması koşuluyla dava açabilir. Zilyetlik davaları, tecavüzün ref’i davası ve zilyetliğin iadesi davası olarak ikiye ayrılır. Burada tecavüzün ref’i davasından bahsedilebilecekken, zilyetliğin iadesi davası bir alt başlık altında incelenebilir. Taşınırlar üzerinden gündeme gelen taşınır mülkiyet davaları incelenmeyecektir.
Esasen tecavüzün refi davasında en önemli husus, halen devam eden bir tecavüzün bulunmasıdır. Tecavüz, mülkiyeti kullanmayı durdurabilir veya zorlaştırabilir. Bu dava, tecavüz edenin zilyetlik üzerinde bir hakkı olsa bile açılacaktır. Burada amaç, saldırıyı sona erdirmek, tetikleyiciden kurtulmak veya zarardan kurtulmaktır.
Bu tür bir davada, zilyetliğin iadesi davasında olduğu gibi, tecavüz edene üstün hakkını hemen gösterme hakkı verilmez. Bununla birlikte, bu davadan sonra, saldırganın öncelikle üstün hak beyanını temel alan yepyeni bir dava açması mümkündür. Bu tür bir davanın birincil amacının tecavüzü mümkün olan en kısa sürede sona erdirmek olduğu bilinmelidir. Bu dava, zilyetliğe ve faile karşı tecavüz fiilinin gerçekleşmesinden itibaren 2 ay içinde ve her halükarda 1 12 ay içinde açılmalıdır.
Zilyetliğe Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası Nedir?
Bu başlık altında inceleyeceğimiz dava türü zilyetliğin iadesi davası olacaktır. Burada davacı, kendisinden haksız olarak alınan zilyetliğin tekrar alınarak kendisine verilmesini talep eder. Uygulamada bu, tapunun iptali ve ev, arazi, alan vb. yoluyla şahsı adına tescil talebine karşılık gelir. Burada davacı ayrıca karşı taraftan zilyetliğin gaspı nedeniyle uğradığı zararları da beyan edebilir. Zilyetliği gasp edilen kişi genellikle asli zilyet veya tali zilyettir. Mülkiyeti gasp eden kişi, söz konusu unsurun ilk ve vasıtasız zilyetliğini başka bir kişiye devretmişse, bu dava ona karşı açılamaz. Bununla birlikte, menkul mallar ve tazminat için bir dava açmak mümkündür.
Bu durumda, davacının söz konusu mülke sahip olduğunu ve başka bir kişi tarafından gasp edildiğini göstermesi yeterlidir. Ayrıca, mülk üzerinde bir hakkı olduğunu göstermesi gerekmez. Bununla birlikte, tapu iptali ve tescili söz konusu ise, bu durumun da ortaya çıkarılması gerekir. Bu aşamada, mülkü gasp eden kişi, o mülk üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu anında gösterebilirse, bu üstün hak fark edilebilir ve gaspçı, zilyetlik vermekten koro yapma yeteneğine sahip olacaktır. Bununla birlikte, ispatın anında yapılması mutlak bir ön koşuldur. Hızlı ispat ile kastedilen, davalı tarafın mahkeme salonundan süre talep etmeksizin üstün hak beyanını anında gösterebilme esnekliğidir.
İhlalin reddi davasında olduğu gibi, bu tür bir dava, gasp eyleminin ve gaspçının öğrenildiği tarihten itibaren 2 ay içinde ve her halükarda 1 12 ay içinde açılmalıdır. Bu süreler aşıldıktan sonra bu davanın açılması mümkün olmayacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, burada tapu iptali ve tescili noktası zilyetliğe dayanmaktadır. Zilyetliğe dayalı tapu iptal ve tescil davaları bu süreler geçtikten sonra genel zamanaşımı süresine tabi olarak açılabilecektir.
Hazineye Ait Taşınmazlarda Zilyetlik Nedir?
Hazineye ait arazilerde zilyetlik durumunda ne olur? Burada 2B sınıfına giren yerleri ele alıyoruz. Bu yerlerin bu şekilde adlandırılmasının nedeni, Orman Yönetmeliği’nin 2. maddesinin b bendinde düzenlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu metne göre 31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını objektif olarak kaybetmiş araziler, tarım veya hayvancılıkta kullanılmasında toplumsal yarar bulunan yerlerde orman sınırları dışına çıkarılır. Daha sonra bu araziler devlet hazinesi adına tescil edilir.
Daha sonra bu arazilerin bulunduğu yerlerde kadastro çalışmaları yapılır. Çok uzun süredir bu yerlere sahip olan ve işlemleri tamamlayan hak sahipleri, ilgili tapu kayıtlarının beyanlar bölümüne kaydedilebilir. Daha sonra, bu kişilerin idareye başvurması gerekir. Şu anda kararlaştırılan cihaz ücreti icra kurumuna ödenmelidir. Bundan sonra, taşınmaz malın bulunduğu yerdeki belediye, hak sahiplerine bir bildirim gönderecektir. Bildirim tarihinden itibaren 3 ay içinde, ödenmesi gereken miktar ilgili belediyeye ödenmelidir. Bu miktar, söz konusu arazi için belirlenen dürüst piyasa değerinin miktarıdır. Bundan sonra, geçiş süreci gerçekleştirilebilir.
Burada, süreler hakların kaybedilmesidir. Farklı bir ifadeyle, kararlaştırılan miktar başvurudan sonraki 3 ay içinde yatırılmazsa, bu şekilde o arazinin sahibi olma olasılığı kaybedilebilir. Bunun tek istisnası, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir af düzenlemesi yapılmasıdır. Bu kişiler, 30 veya 40 yıl gibi uzun bir süre boyunca araziye sahip olsalar bile, genel mahkemelere başvuramayacak ve öncelikle bu soruna dayanarak arazinin kendi adlarına tescil edilmesini talep edemeyeceklerdir. Farklı bir ifadeyle, bu durumdaki arazilerin mülkiyetini ele geçirmenin tek stratejisi, şimdi açıkladığımız süreci gözlemlemektir.
Zilyetlik Hakkı Kaç Yıldır?
Başlangıçta, zilyetliğin bir hak olmadığını, yalnızca fiili bir durumu ifade ettiğini belirtmek gerekir. Bununla birlikte, zilyetlik ilişkisine bağlı olarak zilyet tarafından mülk üzerinde kurulan haklar yoluyla belirli süreler olduğu söylenmelidir. Bunun dışında zilyetliği bir süreye tabi tutmak ya da sınırlandırmak mümkün değildir.
Örneğin, zilyetliğin kazanılması ediminden bahsettiğimizde bazı sürelerden bahsetmiştik. Bu süreler, zilyetliğin kazanılması yoluyla yönetmelikte öngörülen olağanüstü ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süreleridir. Taşınırlar söz konusu olduğunda, zilyetliğin kazanılması için olağanüstü zamanaşımı aralığı 5 yıl olarak belirlenmiştir. Taşınmazlar için bu olağanüstü aralık yaklaşık 10 yıldır. Taşınırlar için olağanüstü zamanaşımı süresi belirlenmemişken, taşınmazlar için bu süre 20 yıl olarak belirlenmiştir.
Bunun yanı sıra, zilyetlik davaları için de belirli zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Örneğin, tecavüzün ref’i ve zilyetliğin iadesi davaları için 2 aylık ve 1 yıllık zamanaşımı süreleri belirlenmiştir. Zilyetlik söz konusu olduğunda, taşınır mal davaları için 5 yıllık bir zamanaşımı aralığı vardır. Farklı bir ifadeyle, zilyet taşınır mala el konulduğu tarihten itibaren 5 yıl içinde dava açabilir. Bu şekilde zilyet, taşınır malı gasp eden kişiden zilyetliğin iadesini talep etme olanağına sahip olacaktır.